Ancak, yaptığı iş hiç de kolay değildir ve Pichai bu ağır sorumluluğun üstesinden layıkıyla gelmektedir.Nasıl mı?Kendisine liderlik rolünü hatırlatan basit ama etkili bir soru sayesinde!Pichai, liderlik anlayışının püf noktası olarak nitelendirdiği bu soruyu Columbia Üniversitesi futbol koçluğundan gelme bir yönetici danışmanı olan Bill Campbell’dan, yani akıl hocasından öğrenmiştir. Öyle ki mentorunun kendisine defalarca kez sorduğu bu soru sayesinde liderlik tarzını tamamen değiştirdiğini iddia etmekte ve bugün dahi aynı soruyu kullanmaya devam ettiğini belirtmektedir- yakaladığı başarıya bakılırsa Pichai’nin liderliğin özünü kavraması hiç de uzun sürmemiştir:“Campbell ile ne zaman karşılaşsak bana “Bu hafta hangi ipleri kopardın?” diye sorardı. Ancak, burada bahsi geçen “ipleri koparmak” ifadesi sanılanın aksine “insanlarla ya da çalışanlarla olan ilişkilerin tümden kesilmesi” anlamına gelmezdi. Zira Campbell bir liderin birincil sorumluluğunun “ipleri koparmak” yani “diğer yöneticiler veya meslektaşların tamamı bir çıkmazda olsa dahi karar verebilmek” olduğuna inanıyor, liderliği “karar verme ve işleri bir adım ileri taşıma becerisi” olarak tanımlıyordu. Ve bu soruyu kullanarak bana yönetim sürecine ilişkin açmazlardan nasıl kurtulacağımı öğretmeye çalışıyordu.”Peki, tıpkı Pichai gibi sorunlarla başa çıkmayı bilen, en önemlisi de her daim ilerleme ve gelişim odaklı bir lider olmanın sırrı nedir?Şirkete ilişkin bir sorun lidere-yani size- ulaştığında çoğu zaman işleri tehlikeye atmadan ilerlemede kullanacağınız (en az) iki iyi seçeneğe sahip olursunuz. Her bir seçeneğin kendine has artıları ve eksilerinin olması ise kaçınılmazdır- dahası her iki fikrin de koyu destekçileri olacaktır. Anlayacağınız, lider kimliğinizi kullanarak vereceğiniz nihai karar, sizi-geçici süreyle de olsa- ekibinizin yarısından uzaklaştırabilir.Ancak, bir liderin görevi işletmeye dahil olan herkesi mutlu etmek değildir. Hele hele ekibin yarısının bir gün fikrini mutlaka değiştireceğini veya atılması gereken en “doğru” adımın mucizevi bir şekilde ortaya çıkacağını umarak işlerin olduğu gibi kalmasına izin vermek hiç değildir! Aksine, liderlerin temel sorumluluğu işleri her daim bir adım öteye taşımaktır.Burada çiçeği burnunda liderler ve bu işi uzun süredir devam ettirenlere özel kritik bir hayat dersi de saklıdır:Herkesi memnun etmeye çalışırsanız, sonunda kimseyi memnun edemezsiniz.Peki, insanları memnun etme ve bu yolla çok daha iyi bir lider olma eğilimiyle nasıl mücadele edeceksiniz?İşte Campbell’ın sorusu tam da bu nokta da devreye girmektedir: Kendinize hangi ipleri, nasıl koparacağınızı sorar ve ardından sıralayacağımız şu üç tavsiyeye bağlı kalmayı başarırsanız; bu mücadeleden galip çıkmanız kaçınılmaz olacaktır.
1) Memnun etmek istediğiniz kitleyi belirleyin.
Herkesi memnun edemeyeceğinize göre en çok kimi memnun etmeye odaklanacaksınız?Bu, karmaşık bir sorudur. Ve tüm karmaşık sorular gibi cevabı duruma ya da koşullara göre değişecektir.İş bağlamında vereceğiniz yanıt, şirketinizin hangi aşamada olduğu, şirketteki rolünüz ve şirketin kısa ve uzun vadeli hedefleri vb. koşullara bağlı olacaktır. Örneğin, amazon şirketi CEO’su Jess Bezos yıllar boyunca sırf şirket stratejisini iyileştirmek ve birden fazla konuda gerçekten iyi olmak adına fahiş yatırımlara imza atmış, Amazon hissedarlarını memnun etmeyi reddetmiş, müşteri memnuniyetini birincil öncelik haline getirmiştir. Bu strateji birçok insanı mutsuz etse de nihayetinde Amazon’u dünyanın en değerli şirketlerinden biri haline getirmiş ve uzun vadede büyük karlar elde edilmesini sağlamıştır. Amazon’un memnun edilecekler sıralamasında geride kalan bir diğer grupsa şirket çalışanları olmuş ve şirket-özellikle alt seviye pozisyonlarda çalışanlar olmak üzere- çalışanlara davranış biçimi nedeniyle de sıklıkla eleştirilmiştir.Memnun etmeyi arzuladığınız kitleyi belirlerken şu grupları göz önünde bulundurmalısınız:- Çalışanlarınız
- Müşterileriniz
- Hissedarlar da dahil olmak üzere şirket sahipleriniz
- Üstleriniz
- Diğer birincil paydaşlar