Çıktığı ilk günden beri, koronavirüs dünyanın dengesini alt üst etti.
Çin'de ilk görüldüğü zaman 'buralara kadar gelmez' diyorduk, şimdi biteceğine karşı umudumuzu yitiriyoruz.
Çünkü tüm aşılanma çabasına rağmen, koronavirüs mutasyon geçirerek yoluna devam ediyor.
Karantinası, kısıtlaması, entübesi, ölümü...
Bunlar dünyanın her yerinde yaşanıyor maalesef, fakat Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde insanların üzerinde oluşturduğu etki çok daha sarsıcı boyutta.
Çünkü KKTC küçük bir ülke.
Nüfusu az, şehirler birbirine yakın.
Belki okuyanlar için abartı gibi gelecek, fakat neredeyse yerleşiklerde herkes birbirini uzaktan-yakından tanıyor.
Yani günlük açıklanan ortalama 500 kişilik pozitif vaka sayısının ikametini, sokak sokak sayabilecek insanlar var.
Hastalananı da, temaslısı da, hayatını kaybedeni de her gün yakınlardan...
İşte bu durum özellikle iş dünyasında olumsuz bir tabloya sebep oluyor. Karantina günlerinde işini, çalışmayı özleyenler, artık iş hevesini kaybetmiş durumda.
Çünkü herkes diken üstünde.
Görüştüğü biri yüzünden her an temaslı olabilir. Pozitif olursa eve kapanmak zorunda kalabilir. Testler karışırsa, uzunca bir süre evden çıkamayabilir.
Hatta kendisi değil, okula giden çocuğunun temaslı olması bile anne veya babayı evde kalmaya mecbur bırakabilir.
Yani yarın kimin nerede olacağı belli değil.
Çünkü son dönemde birçok kişi ya karantinada, ya da PCR testi negatif olsa da hasta ve evde...
İşte bu olumsuz tabloyu göre göre, duya duya iş dünyasında gözle görülür bir isteksizlik öne çıktı. Özelde de böyle, kamuda da. Üzerine bir de Türk Lirası'nın hızlı değer kaybı ve ekonomik belirsizlik eklenince, telafisi güç bir psikoloji oluşturdu insanların üzerinde.
Peki çözümü nedir bunun? Endişe psikolojisinden uzaklaşmak. Mümkün mü derseniz, salgın devam ettiği sürece, bir süre daha zor görünüyor...
Çin'de ilk görüldüğü zaman 'buralara kadar gelmez' diyorduk, şimdi biteceğine karşı umudumuzu yitiriyoruz.
Çünkü tüm aşılanma çabasına rağmen, koronavirüs mutasyon geçirerek yoluna devam ediyor.
Karantinası, kısıtlaması, entübesi, ölümü...
Bunlar dünyanın her yerinde yaşanıyor maalesef, fakat Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde insanların üzerinde oluşturduğu etki çok daha sarsıcı boyutta.
Çünkü KKTC küçük bir ülke.
Nüfusu az, şehirler birbirine yakın.
Belki okuyanlar için abartı gibi gelecek, fakat neredeyse yerleşiklerde herkes birbirini uzaktan-yakından tanıyor.
Yani günlük açıklanan ortalama 500 kişilik pozitif vaka sayısının ikametini, sokak sokak sayabilecek insanlar var.
Hastalananı da, temaslısı da, hayatını kaybedeni de her gün yakınlardan...
İşte bu durum özellikle iş dünyasında olumsuz bir tabloya sebep oluyor. Karantina günlerinde işini, çalışmayı özleyenler, artık iş hevesini kaybetmiş durumda.
Çünkü herkes diken üstünde.
Görüştüğü biri yüzünden her an temaslı olabilir. Pozitif olursa eve kapanmak zorunda kalabilir. Testler karışırsa, uzunca bir süre evden çıkamayabilir.
Hatta kendisi değil, okula giden çocuğunun temaslı olması bile anne veya babayı evde kalmaya mecbur bırakabilir.
Yani yarın kimin nerede olacağı belli değil.
Çünkü son dönemde birçok kişi ya karantinada, ya da PCR testi negatif olsa da hasta ve evde...
İşte bu olumsuz tabloyu göre göre, duya duya iş dünyasında gözle görülür bir isteksizlik öne çıktı. Özelde de böyle, kamuda da. Üzerine bir de Türk Lirası'nın hızlı değer kaybı ve ekonomik belirsizlik eklenince, telafisi güç bir psikoloji oluşturdu insanların üzerinde.
Peki çözümü nedir bunun? Endişe psikolojisinden uzaklaşmak. Mümkün mü derseniz, salgın devam ettiği sürece, bir süre daha zor görünüyor...
EKONOMİ KIBRIS